Zaman Makinesi / H. G. Wells

17 Ekim 2015 Cumartesi

Kitabın Adı: Zaman Makinesi
Özgün Adı: The Time Machine
Yazarı: H. G. Wells
Türü: Bilimkurgu
Goodreads Puanı: 3,84
Sayfa Sayısı: 121
Yayınevi: İthaki Yayınları
Basım Yılı: Wells, 1895
                    İthaki, 2014
Çevirmen: Volkan Gürses

Arka Kapak Yazısı:
Wells'in ilk olarak okul gazetesinde yayınladığı bir öyküden hareketle kaleme aldığı kısa romanı Zaman Makinesi, 1895'ten beri bilimkurgunun önde gelen eserlerinden biri oldu. Hem geleceği hayal etmek hem de biliminsanının karakterini göstermek adına derin saptamalarda bulunan, politik göndermelerle yüklü bu distopya, hâlâ gerçekleştiremediğimiz bir fantezinin peşinden yıllardır sürüklüyor bizi. Volkan Gürses'in Türkçeye çevirdiği Zaman Makinesi'nin bu yeni baskısı, roman tarihi ve H.G. Wells üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan akademisyen Patrick Parrinder'ın önemli makalelerinden biriyle zenginleşiyor. Elif Ersavcı'nın Türkçeye kazandırdığı bu makalede Parrinder, Wells'in Zaman Makinesi'ni yazarken, "yaratıcılık düzeyinde de olsa, kendi ölümünün ötesine geçmeyi" öğrendiğini iddia ediyor. Zamana karşı bir makinenin, ölümlülüğe karşı bir yaşamın hikâyesi bu. Wells'in en büyük üç romanından biri olan Zaman Makinesi'ni okurken, hepimiz bir Zaman Yolcusu'yuz!(Tanıtım Bülteninden)
Bilimkurgu, okumayı en çok sevdiğim türlerden biridir. Bu türle geçmişim de taa çocukluğuma dayanıyor; ilkokuldayken Jules Verne'in kitaplarını bayılarak okuduğumu gayet iyi hatırlıyorum. Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Balonla Beş Hafta, İki Yıl Okul Tatili, Aya Seyahat, Seksen Günde Devr-i Alem, Esrarlı Ada gibi başyapıtları yalayıp yutmuştum o dönemlerde. Hele en sevdiğim kitabı olan Dünya'nın Merkezine Yolculuk'u kaç kez okudum, hatırlamıyorum.
Bir de eski mi eski, kırmızı deri ciltli, saman kağıdına basılmış bir baskısı vardı bende babamdan kalan; defalarca okuya okuya bir kere daha eskittim güzelim kitabı. Hala kitaplığımın baş köşesinde durur, gözüm gibi bakarım.
Jules Verne erken okuma dönemimi bu denli kapladığı halde onunla birlikte bilimkurgunun babası olarak sayılan Herbert George Wells'i hiç duymamıştım (shame shame shame :/ ). Kitapçıya gittiğimde fantastik ve bilimkurgu raflarına gömülmüşken İthaki'den çıkan kitapları birkaç kez gözüme ilişti. Yazarı araştırdım ve cahilliğime kızdıktan sonra hemen ilk fırsatta Zaman Makinesi kitabını aldım ve okumaya başladım. Okuma sürecim zaman makinesi ve zaman yolculuğu konularıyla ilgili daha önceden okuduğum kitaplarla, izlediğim dizi ve filmlerle Zaman Makinesi'ni sürekli bir karşılaştırma halinde geçti. Gerçi böyle bir karşılaştırma ne kadar doğrudur orası tartışılır; çünkü tarihte zaman makinesi fikrinin, zamanda bir makineyle yolculuk edebilme fikrinin ilk çıktığı ve kullanıldığı eserlerden biri bu kitap. Bu ve bunun yanında 1895 yılında yazıldığı göz önüne alındığında, müthiş bir hayal gücü, müthiş bir fikre sahip olduğu da su götürmez bir gerçek. Düşünsenize; 19. yüzyılda yaşayan bir yazarsınız ve ilk defa zaman makinesi fikrini ortaya atıyorsunuz! Bu nedenle kitabın o dönemde müthiş, sarsıcı bir etki yarattığına şüphem yok. Zaten bilimkurgu türünün doğuşuna önayak olduğu düşünüldüğünde etkisi de gayet açık bir şekilde anlaşılabiliyor :) Ama elbette ki türünün ilk örneği ve fikir babası olan bir kitabın da eksik yanları olur, hatta olmalıdır da belki. Olmazsa garip olurdu zaten. Ama bence eksik olan yönlere geçmeden önce kitabın konusundan kısaca bahsetmek daha iyi olacak sanırım.
Hikaye, Zaman Yolcusu'nun dostlarını evine toplayarak, icat ettiği zaman makinesini onlara sunmasıyla başlıyor. Zaman Yolcusu makinenin işleyişi ve yapabilecekleriyle ilgili düşüncelerini anlattıkça oldukça doğal bir tepkiyle karşılaşıyor; kimse bu fikri kabul etmeye yanaşmıyor. Kitabın arka kapağında da yazdığı gibi, hiçbiri zaman makinesine pek inanmıyor. Ancak daha sonra bir gün, yine Zaman Yolcusu'nun evine gittiklerinde ve onu perişan, üstü başı dağılmış, yorgun argın gördüklerinde neler olduğunu merak edip hikayesini dinlemeye razı oluyorlar. Zaman Yolcusu yeni icadını kullanarak zamanda yolculuk yaptığını, geleceğe gittiğini, gelecekte yaşayan farklı türleri gördüğünü ve orada başına gelenleri anlatarak onları hayrete düşürüyor. Yine onun bu çılgın fikrini kabul etmekte zorlansalar da, kitabın sonunda ona inanmaktan başka çareleri kalmıyor.
Kitabın kurgusu, gelecekte geçen kısımları biraz eksikti bence; daha açıklamalı, daha heyecanlı olabilirdi. Ayrıca klasikleri okurken insanın üstünde oluşan o etkiyi, o eski zaman etkisini bu kitap da bana çok net hissettirdi; sanki bir klasik okuyor gibi oldum çoğu zaman. Bu durum kitabın yazıldığı yılları düşününce gayet olağan olsa da bana garip geldi; bilimkurgunun üstündeki o klasik kitap havasını yadırgadım. Belki de o yüzden kurgu tam anlamıyla sarmadı beni, bilemiyorum. Daha farklı, daha iyi bir şeyler beklerken istediğimi pek bulamadım. Ama dediğim gibi; günümüzde yaşayan ve okuduğu kurgu kitaplarının haddi hesabı olmayan bir okurun üstünde oluşan etkiler bunlar. Karşılaştırma yapabileceğim o kadar 'çok iyi' kitap vardı ki hem bunun bana yavan gelmesi, hem bağlantıyı tam kuramamak da gayet normaldi bence bir yandan. Tüm bunların dışında, kitap bilimkurgu severlerin kaçırmaması gereken bir başyapıt, bir ilk yapıt kesinlikle. Sırf bu yüzden bile iyi ki okudum diyorum. Bu kitabı okumak bakış açınızı genişletebilir, türe karşı olan düşüncelerinizi geliştirebilir; türün tarihini anlamanıza çok yardımcı olabilir. Ayrıca bilimkurgunun yanında klasikleri seviyorsanız bu kitabı da muhtemelen seversiniz. İyi ki bunu da eklemişler dediğim uzun ve açıklayıcı önsözle birlikte gerçekten zamanda yolculuğa çıkaran bir kitap olabilir Zaman Makinesi sizin için; sakın es geçmeyin derim ben :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS