Sana Gül Bahçesi Vadetmedim / Joanne Greenberg

7 Ağustos 2015 Cuma

Kitabın Adı: Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Özgün Adı: I Never Promised You A Rose Garden
Yazarı: Joanne Greenberg
Türü: Psikoloji, Dram, Otobiyografi
Goodreads Puanı: 3,83
Sayfa Sayısı: 282
Yayınevi: Metis Yayınları
Basım Yılı: Joanne Greenberg, 1964
                 Metis Yayınları, 1989
Çevirmen: Nesrin Kasap

Arka Kapak Yazısı:
'Sana Gül Bahçesi Vadetmedim', deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sağımıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah'ın akıl hastanesine 'düşme'sine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun 'kurtarma operasyonu' başlar. Greenberg'in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, 'akıl hastalarının gizleri' üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.
Kitap bir haftaya yakın bir süre elimde gezdikten sonra anca bitebildi. Kitap kısa olduğu için uzun bir süre gibi görünebilir ama okunması kolay bir kitap değil Sana Gül Bahçesi Vadetmedim. Psikolojik yönü ağır olduğundan cümleleri yavaş yavaş, sindire sindire okumak gerekiyor. Yaz sıcaklarında kitaplara ya da herhangi bir şeye dikkatini vermek zor olduğu için kışın okunması gereken kitaplardan bence. Kışın dışarıda yağmur yağarken kahvenizi elinize alıp pencere kenarına kurularak okuduğunuzda daha çok etkisinde kalacağınız, sarsıcı bir roman.
Kitabın ana karakteri şizofren hastası olan 16 yaşındaki bir genç kız, Deborah. Deborah 5 yaşındayken geçirdiği ameliyattan sonra onun yükünü hep üstünde taşımış, Yahudi olduğu için İkinci Dünya Savaşı'nın etkisiyle hep dışlanmış, yalnız kalmış, arkadaş edinememiş ve dış dünyaya alışamadığı için kafasında kendi dünyasını kuran ve orada yaşamayı tercih eden, daha sonra da mecbur kalan biri. Kurduğu dünyanın adı ise Yr Krallığı. Bu dünyanın kendi dili, kendi tanrıları, kendi karakterleri var. Deborah gerçek dünya ile Yr arasında gidip gelmekten yorulmuş, ikisine de tam ait olamamış, hastalığı artık kocaman olup taşımayacağı bir hale gelmiş. Deborah da aslında içten içe bundan kurtulmak, iyileşmek, yaşamak istiyor. Ailesine bir yardım çağrısında bulunmak için çareyi bileklerini kesip intihar etmekte buluyor. Bu olaydan sonra ailesi durumun ciddiyetini anlayıp kızlarını bir akıl hastanesine yatırıyorlar. Kitabın buradan sonrası Deborah ve doktoru Fried ile yaptıkları terapi seansları, hastalığına neden olan etmenleri belirlemek için sık sık geçmişe yapılan yolculuklar, hastanedeki diğer hastalarla, hastabakıcılarla, doktorlarla olan ilişkiler, Deborah'ın ailesinin durumu hakkında olaylarla devam ediyor. Ama kitap en çok,  akıl hastası olan birinin 'kafasında' geçiyor. Yazar kitabı genç yaşlarda geçirdiği akıl hastanesi deneyimini temel alarak yazdığı, yani birebir bunları yaşayan birinin kaleminden döküldüğü için çok gerçekçi, sarsıcı, düşündürücü bir roman. Hayatı herkesi diğerlerinden bambaşka gördüğünün harika bir anlatıcısı. 
Ben kitabın hakkını çok veremediğimi düşünüyorum, sakin bir ortamda tamamen dikkatimi kitaba vererek okusaydım kesinlikle daha güçlü bir etkisi olurdu üzerimde. Yine de bu haliyle bile güzel, okunması gereken bir kitap bence. Yıllar öncesinde izlediğim Akıl Oyunları filmini hatırlayarak okudum hep kitabı. Filmden de çok etkilenmiştim, kitaptan da çok etkilendim. Farklı bir tür denemek ve biraz da farklı dünyaları görmek isteyenler için harika bir alternatif Sana Gün Bahçesi Vadetmedim, mutlaka okumalısınız.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS