Golem ve Cin / Helene Wecker

14 Nisan 2016 Perşembe

Kitabın Adı: Golem ve Cin
Özgün Adı: The Golem and the Jinni
Yazarı: Helene Wecker
Türü: Fantastik, Tarihi Kurgu
Goodreads Puanı: 4,08
Sayfa Sayısı: 640
Yayınevi: Doğan Kitap
Basım Yılı: Wecker, 2013
                    Doğan Kitap, 2014
Çevirmen: Can Yapalak

Arka Kapak Yazısı:
Korkunç güçlere sahip bir büyücü tarafından, yalnızlık çeken bir adam için kilden yapılmış bir golem... 
Ve bin yıllık esaretinden uyanan bir cin... Bu iki olağanüstü varlığın yolu 1899 yılında New York'ta kesişir. Farklı olmaktır onların kaderi... Hikâyeleri herkes gibidir aslında, kendini farklı ve yalnız hisseden her insan gibi...
Ve tehlike, onlar için sadece bir adım ötededir hep.
Golem ve Cin iki ayrı kültürün efsanelerinden besleniyor ve zengin anlatımı sayesinde okuru ilk sayfadan itibaren içine alıyor. 2013 yılının en iyi kitapları listelerini altüst eden bu roman Türkiye'de de çok sevilecek.(Tanıtım Bülteninden)
Kitabı okuyanlar ne düşünürler bilmem; ama ben Golem ve Cin’i herhangi bir kategoriye yerleştiremedim. Künyesinde tarihi kurgu ve fantastik yazsa da, bence kitabı tanımlamak için ikisi de yeterli değil. İçinde iki türden de ögeler barındıran, ama ikisine de fazla gelen bambaşka bir konu var çünkü bu kitapta. İşin içine bir de o masalsı havası girince, sihirli karışım tamamlanıyor ve daha önce okuduklarınızdan çok farklı bir kitapla karşılaşıyorsunuz. Kitap size vaat ettiklerinin hepsini ve daha fazlasını veriyor.
Golem ve Cin, iki doğaüstü varlığın; kilden yapılan bir kadının ve ateşten yapılan bir erkeğin mistik hikayesini anlatıyor. Musevi folklorundan gelen, çok güçlü bir büyücünün yalnızlık çeken bir adama hizmet etmesi için yarattığı Golem; Polonya’dan Amerika’ya giden bir gemide sahibi tarafından uyandırılıyor. Ama çok geçmeden kader ağlarını örüyor ve Golem yaradılış amacını yerine getiremeden sahibi ölüyor. Arap ve İslam kültüründen tanıdığımız Cin ise bin yıl önce hapsolduğu ibriğin içinden bir erkek bedeninde çıkarak kendi toprakları olan Suriye çöllerinden kilometrelerce uzakta buluyor kendini. Biri kocaman bir kadın gibi görünse de aslında sadece birkaç günlük olan ve yaşamı hiç tanımayan; diğeri ise yaşı bin yıldan fazla olan ama içinde bulunduğu zamanı hiç bilmeyen bu iki varlığın yolları 1899 yılında New York’ta kesişiyor.
Ana karakterler Golem ve Cin olsa da, kitabın arka planı çok geniş. Cin’in ibriğe hapsedilmesine neden olan olayları ve kişileri, ibrikten çıktıktan sonra ona yardım eden kalaycı ustasını, ilişki yaşadığı bir genç kızı, Golem’i yapan büyücüyü, New York’a geldikten sonra ona yardım eden hahamı ve daha birçok karakteri de görüyoruz sayfalar ilerledikçe. Hatta bir yerden sonra karakter sayısı o kadar artıyor ve her birinin geçmişi en ince ayrıntısına kadar öyle bir anlatılıyor ki; hepsini akılda tutmak zorlaşabiliyor. Ama sonunda her şey yerli yerine oturuyor ve aslında hiçbir karakterin laf kalabalığı olsun diye anlatılmadığını görüyorsunuz. Rolleri baştan belli olan ve sıraları geldiğinde sahneye çıkan oyuncular aslında her biri. En önemsiz denilen karakter bile kitabın sonunda belirleyici bir rol oynayabiliyor. Bu da kurgunun ayrıntılı akışıyla birleşince ortaya güzel bir tablo çıkıyor.
Kitabın karakter gelişiminin yanı sıra, yeryüzündeki en büyük üç dinden ikisinin kültür ve inanışlarının harmanlamasıyla şekillenen olay örgüsü de gerçekten çok farklı. Fantastik ve gerçek dünya iç içe geçmiş durumda; ve bu öyle doğal işlenmiş ki bir köşe başında Golem’e veya Cin’e rastlayacak gibi oluyorsunuz. İki mitin yaşam mücadelesinin ve aşkının heyecanlı hikayesini okurken bir yandan da Yahudi gelenekleri, çöl hayatı, büyüler ve büyücüler, diğer doğaüstü varlıklar, 100 yılı aşkın bir süre öncesinin New York’u ve o dönemin yaşantısı gibi konular yönünden de doyuruluyorsunuz. Vakit geçirmek için öylesine okunacak içi boş bir kitap değil yani kesinlikle. Kültür, inanış, dönem farkı, coğrafi farklılıklar açısından da zihniniz bir bombardımana uğruyor ve bilgileniyorsunuz. Size kesinlikle bir şeyler katıyor, okuduktan sonra aynı kalmadığınız kitaplardan oluyor Golem ve Cin.
Yazarın irdelediği kavramlar sadece bunlardan ibaret de değil. Kitap boyunca aslında insan olmayan Golem’in, kendi doğasıyla sürekli savaşarak yaşadığı ortama uyum sağlama ve iyi bir insan olma çabasını da okuyorsunuz. Yardımsever, anlayışlı, çevresindeki insanları her şeyden fazla düşünen, onların iyiliği için kendini kısıtlayan yapısıyla birlikte kendi içinize dönüp bir bakıyorsunuz, karşılaştırma yapıyorsunuz. Ona göre daha uçarı ve özgürlüğüne düşkün, başka insanlardan çok kendisini düşünen ve kendi isteklerine göre yaşayan Cin’in karakterini gözlemledikçe de bu karşılaştırmayı yapmak kolaylaşıyor. Aslında insan olmayan varlıkların üstünden çizilen bu karakter profilleri sizi ikisinin de doğru ve yanlış taraflarını düşünmeye itiyor. Bu farklı kişilik yapılarının doğurduğu sonuçlar ve topluma yansımalarını okuyunca sosyolojik çıkarımlar yapmaktan da geri kalmıyorsunuz.
Kitabın başarısı konusuna, olay örgüsüne, sorguladığı ögelere ve okuyucuya kattıklarıyla sınırlandırılamaz elbette. Tüm bunların yanında akıcı ve yalın dili, açıklayıcı anlatımı da kitabı okunabilir kılan özellikler arasında. Bu güzel anlatımı ve tertemiz çevirisi sayesinde kitap akıp gidiyor; hiç yorulmadan bir sonraki sayfada neler olacak diye heyecanla sayfaları çevirirken buluyorsunuz kendinizi. 600 küsur sayfa o masal gibi atmosferde kaybolup gidiyor. Keşke daha uzun olsaydı da bu zevkten mahrum kalmasaydım demek işten bile olmuyor. Ama iyi bir haber vermek gerekirse; yazar geçtiğimiz ekim ayında, Golem ve Cin’in devam kitabının üzerinde çalıştığını ve kitabın 2018 yılında çıkacağını duyurdu. Önümüzde daha uzun bir süre olsa da bence kesinlikle beklemeye değer.
Golem ve Cin, Helene Wecker’ın ilk romanı; ama bir ilk kitap için çok iyi olduğu su götürmez bir gerçek. Kitabın yüzlerce yıldan beri süre gelen kültürlerden beslenen sıra dışı olay örgüsünü oluşturmanın yanında anlatımda böyle akıcı ve yalın olabilmek, yaşanılan zamanın dışında başka bir zaman dilimini anlatabilmek, okuyucuyu da o zamana ve mekana götürebilmek herkesin yapabileceği bir şey değil. Çok araştırılıp, çok emek verilerek elimize ulaştığı belli olan kitap, bu emeğin karşılığını da verdi ve 2013 yılının en başarılı kitaplarından oldu. Eh, biz kitap kurtlarına da sayfaları su içer gibi okumak ve ikinci kitabı beklerken bir de filmi çekilse de izlesek demekten başka bir şey kalmadı. Umarım ikinci kitap The Iron Season da Golem ve Cin kadar başarılı olur ve biz de bir kez daha kitap okumanın o harikulade zevkine varırız.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS