Fantastik edebiyat tutkunu olanlar, Kvothe'un şarkısını bilirler. Kumpanyacıları, Trebon kasabasını, Denna'yı ve aşkı, Felurian'ı, Üniversite'yi ve elbette Auri'yi, rüzgarın adını, bilge bir adamın ise üç korkusu olduğunu ve daha birçok şeyi bilirler. Kote diye bilinen hancının aslında kendi ömrü dahilinde efsane haline gelen kansız Kvothe'un ta kendisi olduğunu da bilirler. Kvothe adını "belki" duymamış, onu ezberlemişlerdir.
Yazdıklarımdan da gayet iyi anlaşılıyordur ki, ben bir Kralkatili Güncesi aşığıyım. Abartmıyorum, gerçekten öyleyim. Martin'in hikayesini çoktan sollamış, Tolkien ve Rowling'in ise tahtını elinin şöyle bir hareketiyle çok rahat sallayan bir kurgu bence Rothfuss'unki (yok artık diyen var mı? :)) ). En sevdiğim seriler arasında kesinlikle ilk 3te yeri var. Okumadıysanız okuyun, kitapların sayfa sayılarından korkmadan okuyun. Sayfa sayısıyla hikayeyi okuma sürenizin ters orantılı olduğunu göreceksiniz.
Sessizliğin Müziği ise Kvothe'dan değil, onun öyküsünün bir yan karakteri olan Auri'den bahsediyor bize. Kitapları bestseller olmuş, 30dan fazla dile çevrilmiş yazar kitabın kapağını ilk açtığınızda size şöyle söylüyor: "Bu kitabı satın almak istemeyebilirsiniz."
Açıkçası başta bunun bir satış ya da tanıtım politikası olduğunu düşünsem de, kitabı okuduktan sonra yazarla tamamen aynı fikirde olduğumu söylemek istiyorum. Benim gibi Rothfuss'un kalemine hayran olsanız da, gerçekten bu kitabı okumak istemeyebilirsiniz. Çünkü bu kitapta Kvothe yok. Bu kitaptaki tek karakter (canlı karakter desem daha olacak herhalde) Auri. Konusu ise Auri ve onu beklerken Şeyaltı'nda geçen 7 günü. Auri bir sabah 7 günü olduğunu bilerek uyanıyor (Pat'in bu gün takıntısı nerden geliyor onu da çok merak ediyorum :)) ) ve o geldiğinde ona vermek için uygun bir hediye bulması gerektiğini de biliyor. Kitapları okuyanlar Kvothe ve Auri arasındaki hediye alışverişini bilirler, bu nedenle o diye bahsedilen kişinin Kvothe olduğu belli olmuş oluyor. Sonra da Auri aramaya başlıyor.
İşler ise buradan sonra garipleşiyor. Ya da anlatım mı demeliyim bilemiyorum. Zaten Sessizliğin Müziği için söyleyebileceğim tek kelime farklı olurdu herhalde. En azından benim için öyle. Hikaye tam bir durum hikayesi. İçinde hiçbir diyalog, hareketli olay barındırmıyor. Tamamen Auri ve Şeyaltı'da bulduğu şeyleri insansılaştırması var her sayfasında. Açıkçası ben böyle bir hikaye beklemiyordum. Kitap onu heyecanla beklememin karşılığını pek veremedi. Auri Kvothe'un hikayesinin en gizemli karakteri; o nedenle onun hakkında bir kitap çıkacağını duyduğumda Şeyaltı'na nasıl ve neden gittiği, ne zamandır orada yaşadığı gibi sorulara cevap bulacağımı düşünmüştüm ama bambaşka bir hikaye çıktı karşıma. Doğruyu söylemek gerekirse bazı yerlerinde sıkıldım, bıraksam mı acaba diye düşündüm. Ama öykünün ilginç şekilde kendine bağlayan, kendini sevdiren bir yanı da var. Auri'nin sayfalarca sabun yaptığı ve benzeri kısımları saymazsak ( :)) ) farklılığı kendini okutturuyor. Sonsöz kısmında öyküyü akışına bıraktım diyor yazar; gerçekten de öyle yapmış. Hikaye biraz dağınık. Ben sevip sevmediğime pek karar veremedim, siz durum hikayesi okumayı seviyorsanız ve Kvothe da ayrı bir yere sahipse sizde; bir şans verebilirsiniz :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder